google9795033e2420e1cd.html Cemology Onuncu köy: Şeriat özlemi 4
'Bu ülke batının emperyalizminden, doğunun da vicdan sömürüsünden kurtulursa ancak o zaman aydınlık günlere kavuşur'
M.Kemal ATATÜRK

Cemology Onuncu köy Yazarlar

Şeriat özlemi 4

Şafak Tomruk 9 Eylül 2008

classicmusic@mynet.com

Değerli okurlarımız;Keçiören rezaleti yazımızın dördüncü ve son bölümüne geldik. Bu konu burada noktalansa bile AKP iktidarı tepemizde durdukça, muhtemelen daha pek çok buna benzer olaylarla karşılaşacağız. Çünkü dış devletlerin maşası durumuna gelen AKP iktidarı ve yandaşları, dayatılan ılımlı islam safsatasını geçerli kılabilmek için daha buna benzer ayak oyunlarına başvuracak, bundan yüz bulan gericiler Keçiören' de estirdikleri baskıların daha ağırlarını yapmaya çalışacaklar ama karşılarında Atatürk'cü kadrolar kaya gibi sağlam durdukça kirli emellerine asla ulaşamayacaklar.

Yeni Aktüel Dergisinde Onur Yazıcıoğlu - Emre Ünsallı tarafından yayınlanan araştırma yazısını yayınlamamın tek nedeni, dönen dolapları bir kere daha gözler önüne sermekti. Sizlerde çevrenizde oluşabilecek olası olumsuzluklar karşısında yasal platformlarda mücadele etmelisiniz. Bunun dışında başka kurtuluş şekli yoktur. Kardeş kavgasının önüne geçebilmenin tek yolu Laik Cumhuriyettir. Bizlere düşen ise Atamızın bu naçiz emanetini titizlikle ve hassasiyetle korumak ve yeni nesillere onurla teslim edebilmektir. Hepinize teşekkür ederim.


“Tetikçi, özel kalemde…”

* Ağabey Hasan Yıldırım’ın anlattığına göre cinayeti üstlenen ve o dönemde “A Takımı”nın başı olarak bilinen Abdülkadir Yaşartürk Emniyet’te “Biz başkanımızdan direkt emir alırız. Tek başımıza hareket etmeyiz. O gün de başkanımızın talimatıyla Ovacık’a geldik” diye ifade veriyor. Yıldırım, dönemin Emniyet Müdürü Ali İhsan Kavak’ın daha sonra Susurluk çetesiyle de bağlantılı olduğunun anlaşıldığını ve usulsüz bir baskından sonra görevden alındığını söylüyor. Cinayet sırasında havaya ateş ettiği tespit edilen bir diğer isim olan Hakkı Şener’se bugün Keçiören Belediye Başkanı Turgut Altınok’un özel kalem müdürlüğünde çalışıyor.

* Bu cinayetin ardından bölge halkı “A Takımı”na karşı direnişe başlamış. Hasan Yıldırım o dönemde yaşananları şu şekilde anlatıyor: “Biz dokuz kardeşiz. Kitle örgütlerinde çalışıyoruz. Önce yasalar ve kanunlarla hareket ettik, baktık olmadı, onların dilinden konuşmaya başladık. Beş yıl boyunca mücadele böyle sürdü. Onlar bize zarar verdiyse biz de onlara zarar verdik. Polis de müdahale edemeyeceğini anlayınca aradan çekildi. Keçiören’in sol ağırlıklı mahallelerine, Yunusemre Caddesi, Yükseltepe, Aktepe’nin belli bölgelerine belediye araçları sokulmadı. Her gittikleri yerde kavga çıkmaya başladı. Belediye adamlarını koruyamamaya başladı. Daha sonra bunlar gidip Antalya’dan bir ekip getirdi. Tahsin Pehlivanoğlu’nun önderliğinde Sedat Peker’in adamlarını getirdiler. Önce yine pazarlarda göründüler, başta şiddet eylemi yapmıyorlardı. Ancak son 1,5 yıldır olaylar yine yükselmeye başladı.”

* Keçiören ilçesinde yürüttüğümüz araştırmalar sırasında karşılaştığımız insanlar da bu bilgileri onaylar nitelikte farklı olaylar anlattı. İsminin açıklanmasını istemeyen bir Keçiören sakini, Metin Şahin olayından bir gece sonra başından geçenleri anlattı. Mağdur söze muhafazakâr bir aile mensubu olduğunu ve ne içki ne de sigara kullandığını belirterek başladı. Olay şöyle gelişmiş: “Bir arkadaşımın arabasıyla parka gittik. Arabanın içinde kola içip konuşuyorduk. O sırada belediyenin üç arabası geldi. Ortalığı kolaçan ettiler. Sonra yanımıza gelip ‘Buradan çabuk gidin’ dediler. ‘Ne içiyorsunuz?’ diye sorunca ‘kola içiyoruz’ dedik. Kolayı kontrol ettiler ve ‘Arabayı çekin’ dediler. Arabayı çekerken araba stop etti. Geri gelip ‘Siz niye gitmiyorsunuz?’ dediler. Arabanın stop ettiğini söylerken birden ‘Neden el kol hareketi yapıyorsunuz bakayım’ deyip küfürlerle bizi tartaklamaya başladılar. Kafamızı cama vurdular. Biz ‘Gidiyoruz abi, vurmayın’ diyoruz ama 10 kişilerdi ve dinlemeden vuruyorlardı. Telsizleri ve copları vardı. Evimize yakın bir yerde bulunmamıza rağmen başımıza böyle bir olay geldi. ‘A Takımı’nı hep duyuyordum ama ilk kez karşılaştım. Arkadaşım ‘Hemen uzaklaşalım buradan’ dedi ve gittik.”

* Bir diğer mağdur Hasan Kalender ise Etlik Parkı’nda bir arkadaşıyla otururken başından geçenleri şöyle anlattı: “Saat 23.00 sularında parkın çay bahçesinde oturduk, çay içiyorduk. İki kişi geldi, ‘Burada oturamazsınız’ dediler. ‘Burası çay bahçesi nerede oturacağız, siz kimsiniz’ diye sorduğumuzda ‘A Takımı’ olduklarını biliyorduk ama onların kendilerinin söylemelerini bekledik. ‘Biz buranın görevlileriyiz burada oturamazsınız’ dediler. Sonra ayrıldılar. Biz çayımızı içerken daha kalabalık geldiler. Ellerinde sallama satır denen bıçaklar vardı. Kalkmak zorunda kaldık. Onların burada kendi kuralları var. Bir kadınla bir erkek oturunca ya da kendilerine benzemeyen insanlar biraradayken hemen uyarıyorlar.”

* Olan biteni çok farklı ağızlardan dinledik. Bütün anlatılanlarda, olayların yeniden tırmanmasının altında Turgut Altınok’la Melih Gökçek’in, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı için parti içinde verdikleri mücadelenin yattığı ifade ediliyor.

* Şehrin dört bir yanını şantiyeye çeviren Melih Gökçek, belediyecilik hizmetlerini ön plana çıkararak, Turgut Altınok’sa Keçiören’deki “ilkelerini” tüm kente yayacağını vaat ederek kamuoyu oluşturmaya çalışıyor.


Tanık olduk!

* Bu satırlarda sizlere çok gizli bilgilerden söz etmiyoruz. Keçiören sokaklarında dolaştığımız iki gün boyunca, gördüklerimiz, dinlediklerimiz ve şahit olduklarımızı aktarıyoruz. Bu bilgilere ulaşmak için sokaktan geçen üç kişiyle konuşmanız yeterli. Ancak bu bölgede özel konutu bulunan Başbakan’ın ve Keçiören bölgesinden milletvekili olan İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın olan bitenden haberi yok gibi görünüyor. Bu sokak çetesinin Keçiören Belediyesi tarafından beslendiği ve elemanlarının günlük yevmiyesinin 5 YTL + ekmekarası köfte + bir paket Marlboro marka sigara olduğu söyleniyor. Çete kurmanın bu kadar ucuz olduğu bir ortamda, hukukun ve Emniyet’in devre dışı kaldığı bir yerde, özgürlüğü ve demokrasiyi kim savunacak diye sormadan edemiyoruz…