google9795033e2420e1cd.html Cemology Onuncu köy: Rusların dirilişi ve devin yeniden uyanışı
'Bu ülke batının emperyalizminden, doğunun da vicdan sömürüsünden kurtulursa ancak o zaman aydınlık günlere kavuşur'
M.Kemal ATATÜRK

Cemology Onuncu köy Yazarlar

Rusların dirilişi ve devin yeniden uyanışı


Bülent Güler 1 Eylül 2008
angtar2006@hotmail.com


Gelin hep birlikte itiraf edelim…İnanılmaz bir saygı duyuluyor onlara artık. Bu saygıya katılımın her geçen gün arttığından da eminim. Kimlerden mi bahsediyorum? :Tabi ki Ruslardan…

Gürcüler sakın alınmasın bu yazdıklarıma…Kafkaslar da, tıpkı Ortadoğu ve Balkanlar gibi küresel güç mücadelesinin bölgesel çekim merkezlerinden biri. İstikrarsızlıkla adı özdeşleşen bu coğrafyanın, şiddet sarmalına sürüklenmesinin an meselesi olduğunu, bir kıvılcımın çakılmasının bile yeterli olduğunu herkes biliyordu.

Hemen altını çizelim…Mücadele, Rus-Gürcü-Abhaz-Oset savaşımı değil zaten. Rus ile Amerikalının derin dondurucuya koyulmuş ama asla unutulmamış ''zımni savaşının'' yeniden patlak vermesi, başka bir şey değil.

İtiraf edelim…Soğuk Savaş bittiğinde çoğumuz küçümsedik onları…Hatta kimilerimiz alay etti. Ruslar denince akla ilk gelen ‘’Nataşalar’’dı…O yıllarda Almanya’da yaşıyordum. Almanca öğrenmek için kursa gidiyor; bir yandan da lokantada çalışıyordum.

1995 yazıydı.Hamburg’ta, Rus mafyasının egemen olduğu bölgelere Alman polisi giremiyordu. Uyuşturucu kaçakcılığı, beyaz kadın ticareti, gece hayatı, porno endüstrisi Rus mafyasının doğrudan ya da dolaylı kontrolü altındaydı. Rus mafyası acımasızdı…Kaybedeceği hiçbir şeyi olmayan, ülkesinde sefalet içinde yaşayan eski kızılordu askerleri, Almanya’da mafya kimliğiyle terör estiriyordu. Bizim lokantadan da haraç istemeleri, Alman patronumun en büyük kabusuydu…

Almanyaların birleşmesi, Alman gururunu yeniden ayağa kaldırmış Doğu Almanya’nın sefil hali ise, Rusları küçümseme malzemesi yapılmıştı. Berlin’in doğusuna koşan Batı Berlinli, Almanyaların birleşmesinin mimarı eski başbakan Helmut Kohl’u kastederek (Kohl, Almanca’da lahana anlamına gelir) ‘’Bizim lahana!, ülkenin doğusunu geri alabilmek için Ruslara, markları (dönemin Alman para birimi) lahana gibi dağıtmış'' diyordu.
Kohl’un, Doğu Almanya’nın bedeli olarak Rus tankları içerisinde milyarlarca markı Moskova’ya yolladığı bile iddia edildi o dönemde.

‘’Aç Rus Ayısı’na ver parayı kessin sesini, inine çekilsin’’ anlayışıyla bezenen bu alaycı bakış açısı yıllarca egemen oldu Avrupa’ya… Rusya’nın entelektüel birikimi de, Batı Avrupa’yı bir sığınak olarak görmeye başladı. Açlıktan nefesi kokan Rus müzisyenler, opera ve bale sanatçıları, bilimadamları, Almanya, Fransa ve İngiltere gibi ülkelerden gelen davetlere fazla sorgulamadan icabet ediyorlardı. Mafyasıyla, aydınıyla, sanatçısıyla, hayat kadınlarıyla Ruslar yaklaşık 70 yıl aradan sonra yeniden Avrupa’daydı.

Rus, benim çocukluk yıllarımda, Türkiye’nin ve Batı’nın tehdit algılarımının merkezindeydi. Benim gibi, 1970’li yıllarda dünyaya gelmişler iyi hatırlarlar. Biz o dönemin çocukları için çizgi romanların apayrı bir yeri vardır. Zagor, Teksas, Tommiks, Kızılmaske, Mandrake vb.’leri, bizim hayalgücümüze renk katıyor; dünyayı algılayışımıza farklı bir boyut getiriyorlardı.
Teksas’ın Çelik Bilek’i yurt sevgisinin en büyük erdemlerden biri olduğunu belleklerimize kazıyordu. Bir de yerli malı bir çizgiromanımız vardı: Yüzbaşı Volkan…Yüzbaşı Volkan, kahraman bir Türk pilotuydu. Rus Mig’lerini it dalaşı sonrasında teker teker düşürüyor. Türk Genelkurmayı’nın da NATO Karargahı’nın da gözbebeği oluyordu. Yüzbaşı Volkan kendisini ele geçirmeye çalışan birbirinden güzel KGB ajanı Rus kadınlarının ağına düşmeden bir yandan onlarla sevişirken ;diğer yandan da Rus meslektaşlarını Karadeniz’in derin sularına gömüyordu. Sovyet tehdidine karşı Türk milliyetçiliğinin sanal başkaldırısıydı o dönemde Yüzbaşı Volkan…
Biz Çanakkale’de İngiliz’e tarihinin en büyük derslerinden birini verdik. Yunanı, Ege Denizi’ne döktük. Polonya’dan, Fas’a kadar ilhak ettik. İslam’ın kılıçdarlığını üstlendik, yedi düvele hükmettik, yedi düveli dize getirdik. Etnik bağlarımız olan Macarların bile ordusunu Mohaç’ta imha ettik. Ruslar da dahil olmak üzere sayısız milletle savaştık. Yeri geldi yendik, yeri geldi yenildik. Ancak Rus ile Türkün ilişkisi hep farklı oldu.

Gariptir, gerçekten de enterasandır!!! Rus ile Türkün ilişkisi cinsellik kokmuştur hep! Bu Osmanlıda da Çariçe Katerina ile de böyleydi. Soğuk Savaş döneminde Yüzbaşı Volkan ile halüsinasyon tadında da böyleydi. Demir Perde’nin yıkılması sonrasında Nataşaların Karadeniz sahillerimize akın etmesiyle de böyle devam etti. Kimi zaman rivayet, kimi zaman ego tatmini, kimi zaman da görsel-etnik bağlamda birbirine zıt iki ulusun libido çekimi dendi… ama bu söylem hep ayakta tutuldu. Rusların dışında da hiçbir ulusa tensel sempati vurgusu bu denli yapılmadı.
Çoğu zaman da en büyük tehdit oldu Ruslar, bizim için. Onlar atalarımız, Osmanlıların da başının belasıydı. Rusların ‘’Büyük’’ bizim ise ‘’Deli’’ lakabını layık gördüğümüz Çar Petro’nun vasiyetine sadık kalınmış, Ruslar sıcak denizlere inmeyi saplantı haline getirmiş ve her 10-20 yılda bir Osmanlıya ve Türk hanlıklarına savaş açmışlardı. Ulu Önder Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nda bir deha örneği daha sergilemiş ve emperyalist batılı güçlere karşı Sovyetler ile iyi geçinmenin yollarını aramıştı. 2.Dünya Savaşı’nın sonunda Stalin, Kars ve Ardahan’ı isteyince, Komünizm maskeli Rus travması yeniden baş göstermiş ve bu durum Sovyetlerin dağılışına kadar sürdü.
Rusların bir gün tekrar ayağa kalkacağı ve dünya sahnesinde dominant bir güç olacağı belliydi. Dünyanın yüzölçümü bakımından en büyük ülkesinin, zengin petrol ve doğalgaz kaynaklarına sahip olması bu süreci hızlandırdı.

Vladimir Putin gibi bir ismin devlet başkanı olması kuşkusuz Rusların en büyük şansı oldu. Putin, oligarkları çökertti, merkezi sistemi güçlendirdi ve Batı’ya karşı dik durarak Rusya’yı yeniden ayağa kaldırdı.

Bugünlerde, uydudan Rus televizyonlarını izliyorum…Herkese izlemesini öneririm. İnanılmaz keyifli Ruslar…Onuru ezilen bir halkın, yeniden dirilişini, göğsünü gere gere, meydan okurcasına duruşunu görüyor ve ABD’nin her dediğine neredeyse sorgusuz sualsiz boyun eğen bir ülkenin yurttaşı olarak imreniyor ve darısı başımıza diyorum…

İngilizce yayın yapan ve CNN International’in Rusya’daki muadili olarak gösterilen Russia Today, 24 saat aralıksız yayın yapan bir haber kanalı. Bu televizyon kanalını, Güney Afrikalı dostum Paula sayesinde keşfetmiştim. İngiltere ve Güney Afrika vatandaşı olan Paula, Russia Today’in Ortadoğu muhabiriydi. Sabahın beşinde bile canlı bağlantı yaptığını bilirim. Putin’in uluslararası propagandayı ne denli önemsediğinin en iyi örneklerinden biridir Russia Today.
Ruslar, Gürcüler karşısında kolay bir zafer kazanıp, bir de Amerikalıların Doğu Avrupa’da inşa etmeye çalıştığı Füze Kalkanı Projesi ile adeta alay edercesine ve meydan okurcasına kıtalararası balistik füze denemesi yapınca uzun bir aradan sonra tekrar yakın takibe aldım Russia Today’i.
O kadar çok sevmişler ki Ruslar, nakavt ettikleri Gürcü lider Saakaşvili’nin kravatını çiğnediğiyi görüntü karelerini… Tekrar tekrar yayınlayıp yayınlayıp duruyorlar. Muhabir, Saint Petersburg’da bir kasapla röportaj yapıyor. ‘’Ne düşünüyorsunuz Gürcülerin lideri hakkında?’’ diye soruyor kasaba.

Çanak soru tabi, biraz da mizansen kokuyor ama kasap belli ki iyi hazırlanmış. Basıyor kahkahayı ve : “Amerikalılar adam seçerken özellikle kişilik zaafiyeti olan insanları tercih ediyorlar, isteklere düşünmeden biat eden adamlar devlet başkanı oluyor. Amerikalılar da arkalarında olduğu için kendilerini güvende hissediyorlar ve her istediklerini yapabileceklerini zannediyorlar’’ dedikten sonra satırı kaldırıyor ve sığırın kellesine indirirken şu sözlerle tamamlıyor konuşmasını: ‘’ Amerikan kuklasının kafasını kırdık işte böyle, Amerikalılar bizi hafife almamaları gerektiğini artık anlasalar iyi olur’’.

Putin ve Medvedev ikilisi, kahramandan da öte idol durumunda Rusların gözünde. Güney Osetya ve Abhazya’nın bağımsızlığını tanımaları ve bütün dünyadan gelen tepkileri kulak ardı etmeleri Rusları iyiden iyiye keyiflendiriyor.

Rus vodkası bu günlerde damağa sanki daha farklı bir tat veriyor. Washington ve Brüksel şaşkın…Ruslara çeşitli yaptırımlar uygulamanın yollarını arayarak Kafkaslarda kaybedilen prestiji geri kazanmaya çalışıyorlar. Ruslar ise rahat, ‘’Nasılsa kış geliyor, kapatırız doğalgaz ve petrol vanalarını görürler anyayı konyayı’’ diyorlar. Ankara ise, 1 Mart tezkeresi arefesinde olduğu gibi yine ne yapacağını bilemez halde.

Ruslar imrendiriyor, kıskandırıyor bu günlerde…İnsan, Kerkük’ün halini görünce, hele bir de Barzani’nin sözlerini duyunca, “Keşke biz de…’’demekten kendini alamıyor. Ne diyelim, darısı başımıza…