google9795033e2420e1cd.html Cemology Onuncu köy: SAHİBİ KİM AŞKIN?
'Bu ülke batının emperyalizminden, doğunun da vicdan sömürüsünden kurtulursa ancak o zaman aydınlık günlere kavuşur'
M.Kemal ATATÜRK

Cemology Onuncu köy Yazarlar

SAHİBİ KİM AŞKIN?

Binnur Edisan 8 Temmuz 2008
binnuredisan@gmail.com


Uzun bir aradan sonra üç nokta kahramanıyla sohbet…

Sesimi titretmemeye çalışarak özlemişim diyorum. Dostluğunu, sohbetini gerçekten özlemişim… Ben de seni özlemişim; ama kahven yine soğudu, anlatsana gönül bahçendeki çiçekler nasıl?

Sanki bilmiyorsun? Sahipleneceğim bir çiçek bile kalmadı ki o bahçede ne anlatayım sana, diyorum hüzünden ve onun bana bakan gözlerinden gözlerimi kaçırarak.

Kahvemden bir yudum alıp, sence aşkın sahibi kim? diye soruyorum.

Aşkın sahibi yok, diye cevap veriyor; kendinden öylesi emin… Savaşçıları var, lejyonerleri ve kurbanları... İşte onlar biziz... Savaşan ve kaybedenler...

Ya kazananlar? diye soruyorum merakla.

Onları henüz kayıtlarına geçirmedi zaman… Ben zaten kazananlardan değil, kazanması gerekenden bahsediyorum.

Kazananlar umurumda bile değil ki... Ama sen kazanmalısın.. Ve kazanmalıydın bunca zamandır... Ben bu adaletsizliği kabul edemiyorum...

Belki de kazandım. En azından her şeye rağmen anılarıma sahip çıkıyorum.Bu da bir tür kazanç değil mi? Üzülme benim için...

Tuhafıma gidiyor bazen bu hayat... Aklım almıyor.. Mesela tanımasam seni, en güzel aşkların mabedi bir kadın diye bakardım sana... Ama öyle mi... Aşk ki seni, en tarumar eden duygu olmuş... Sanırım aşk, güzel kadınları kıskanıyor.

Sen çok garip bir adamsın, diyorum gülerek… Aşk beni sever.

Aşk seni kıskanıyor! Garip bir adam oluşuma gelince haklısın, diyor. Yaşımı bile geride bıraktı şimdi yaşadıklarım... Ve ben, bunca nefes alıp verdim, onca aşka ev sahipliği ettim... Ve bir çok aşkın kayıtlarına ulaştı ellerim... Okudum, dinledim ve seyrettim. Ağlattı aşk beni... Vuslatsız biten onca düşlerin ardından eli kolu bağlı sevdalıların vedası hep burktu yüreğimi... 'Keşke' dedim.. hep 'keşke'... Ama olmadı işte...

Vakti biten ve zamanı gelmiş hiçbir ayrılık, zaman bağışlamadı sevgililere.... Senin için de bu yüzden üzülüyorum. Yazılarını hala okuyorum ve anlıyorum. Böyle büyümeni istemezdim.

Sözcüklerinle beni büyülediğini söylemiş miydim ne diyeyim şimdi ben sana, diyorum ve kaçtığım hüzne sarılıp susuyorum.

Yine hüzün ama seviyorum ikinizi de, diyor. Seni tanımakla, hüznü tanımanın arasında bir fark yok... İkinizde öyle güzel, ikinizde öyle zenginsiniz ki... Hüzün yaşama bağışıklık katarken geceyi anlamlandırıyor.. Ve sen... Güzelliği ile bir gönlü şereflendirdiğinde, o gönüle tüm mevsimleri armağan ediyorsun... Dedim ya.. .Tıpkı hüzün gibisin… Biraz ağlamaklı.. Ama her zaman güzel...

Ben mi gönüllere mevsimler armağan ediyorum şaka gibi, diyerek gülmeye başlıyorum. Yalnızca bir adamı sevdim delicesine ona da ödül değil ceza oldum galiba…

Sen yalnızca sevdiğin adamın mı gönlüne girdin şaşkın? Onca dostunu ve onca seni seven insanları da kattım ben bu sözlere. Farkına ne zaman varacaksın!

Kimin farkına? Hepinizi çok seviyorum ve hepinizin farkındayım, diyorum şımarıkça…

Gülüyor katılarak…

Ah, diyor ahh! Oysa ne çok şey öğrendim senden.

Saçmalama sen benden önce de bir çok şeyi bilen bir adamdın, diyorum itiraz ederek.

Senden önce öğrendiklerimin ne önemi var, diyor sigarasını yakmak için masada çakmağı ararken. Seninle zaman tazeledi kendini... Seni ilk gördüğüm anı hatırlamaya çalışıyorum dur! Bakışın... Evet evet.. Şimdi hatırladım...

Başın öndeydi.. Ve umursamaz bir edayla kaldırıp bakmıştın yüzüme... Sana ' Merhaba' diye seslendiğimde, yalnızca sesin sahibini görmek için... Ben o umursamazlığın karşısında şaşkınken sen nasıl da rahattın! Zaten o gece masada olmayan tek kişi sendin. Diyar diyar geziniyordu ruhun tüm gece seni izlemiştim. Acı çeker gibi değildi yüzün sadece hüzünlüydün. En hayran olduğum kadın tipi…Sana tutulabilirdim biliyor musun o gece?

Eyvah eyvah, diyorum. İyi ki tutulmamışsın… Yoksa ben bu güzel sohbeti kiminle yapacaktım? Mahrumiyete bak…

Tutuldum demedim tutulabilirdim dedim telaşlanma yine. O gece elin telefondaydı. Birini aramak istediğini anlamıştım. Aramak isteyen yanınla savaştığını da… Sonra oturduğun sandalyenin arkasındaki minder dikkatimi çekmişti. Ayağa kalkmak istediğinde masadakilerin endişelendiğini, herkesin sana el uzattığını, yürümekte zorluk çektiğini görmüştüm.

Tam neyin olduğunu soracakken yüzünü bana çevirip gülümseyerek ‘merak ettiniz galiba, bir şeyim yok sadece ölgün bir ruh halinin bedene yansıması, dediğinde afallamıştım.

Öyle mi demiştim sahiden, diye gülerek bölüyorum sözlerini. Resmen aşk enkazıyım demişim yahu! Derin bir anlatım tarzını seçmişim aferin bana. Bana her sıkıntımda el uzatan canım dostlarım, diyerek iç geçiriyorum. Ve sen sözlerine, yüreğine hayran olduğum güzel dostum. İyi ki varsınız...

Kadife bir yalnızlığın kendi kendine mırıldandığı kısık bir ezginin sözleri gibiydin… Sonrası dostluk ve dediğin gibi sonsuzluk… Senden öğreneceklerim hiç bitmesin. Ayrılığı, senin ayrılığında tanıdım... İnsanı ne denli bir ateş topu yaptığını da... Rezilliğine kızdım dünyanın... Mutluluğun neden sahibine verilmediğine içerledim bir süre... Bütün aşkları tarihten kaldırmak... Ve senin sayfalarında, gerçek yerini bulamamış o aşkı yok etmek yeryüzünden...

Öyle deme nolur, diyorum. Benim sayfalarımda gerçek yerini buldu onun aşkı. Yaşanan aşkı yeryüzünden yok etmeye gelince eğer yok olursa o da yaşayamaz ben de yaşayamam. Sonu ne olursa olsun arada sırada sığınacağımız gerçek aşklara hepimizin ihtiyacı yok mu?

Artık onunla günü ve günlerin getirdiklerini paylaşamıyoruz; birbirimizin hayatında değiliz ama başarılarımda yanımda olamasa da benim adıma mutlu olduğunu düşünüyorum. Manyak olduğumu düşünüyorsun değil mi?

Kesinlikle öyle düşünmüyorum; sana olan hayranlığım artıyor hatta. Ama sen... Bu gidişe artık ‘dur’ demelisin... Şimdi bir köşede duyguların adına zamanı seyretmek senin işin değil.. Bırak onu diğer insanlar yapsın... Senin yapmam gereken, hakkın olan aşkı ve insanlığa armağan etmen gereken düşleri, söküp ciğerinden koparmak hayatın…

İşine bağlılığını anlıyorum ama bu yoğunluğu neden seçtiğini de bilecek kadar tanıyorum seni. Ve şimdi... Toparlan biraz... Sana umut bağlamış sevdalılar hatırına kalk ayağa... Aşka doğru yürü... Aşka doğru ilerle... Ve aşka, sana itaat etmek zorunda olduğunu anlat... Bunu kendin için yapma... Bunu benim için... Bunu seni izleyen sevgili gönüller için ve yine bunu tüm kaybedenler için yap...

SAHİP ÇIK AŞKA!